Kayıtlar

  ANA BABA KAYNAKLI DUYGUSAL BOŞLUKLARIN SEVGİYLE ŞİFALANMASI Gereksiz duygu fırtınası içinde kalmak nasıl kafamızı karıştırıp bizi bizden alıyorsa, duygusal boşluk içinde olmak ta kendimiz üzerindeki hakimiyetimizi kaybetmemize neden olur. Duygusal boşluk kısa süreli olabildiği uzun yıllar da devam edebilir. İnsanın hayata bağlı olduğu, yaşama sevinci dolduğu, kendini güvende ve değerli hissettiği, özgün üretimler yapıp diğer insanların hayatına dokunabildiği zamanlarda ortada duygusal bir boşluk yoktur ve hayatı bir akış içinde ilerler. Bu tür bir insanın ne vücudu ne de duygusal dünyası durağan değildir, kokuşmaz, zehirlenmez ve zehirlemez. Duygusal boşluk, her ne kadar boşluk diye adlandırılsa da yakın bir zamanda içimizdeki negatif seslerin kölesi olabileceğimizi gösterir. Geçici duygusal boşluklar aslında negatif duygulara tutunma öncesi yaşanan kafa karışıklığı zamanlarıdır. Pozitif duygulara tutunamıyorsak yakın bir zamanda duygusal boşluğumuz bize zarar veren negatif d...
  YAŞAMAK BÜYÜK BİR İŞTİR   Hayat, içinde mutluluklar ve sıkıntılar barındıran, insana bir formda, bir noktada, değişmeksizin ve dönüşmeksizin kalma imkânı vermeyen bir nimet ve aynı zamanda bir külfettir. Yaşıyor olmak başlı başına büyük bir iştir. Hele ki neden yaşadığını bilmiyorsa insan. Bu iş bazen öyle büyür ki, insan ancak uyuşarak var olmanın acısını gidermeye çalışır. Hayatın içindeki mutluluklar bile içinde gizli meşakkatler, bedeller ve birçok gizli korkular barındırır. Mutluluğu kaybetme korkusu hiç de hafife alınmayacak bir evham ve bir korkudur. Ben bu dünyadan öylece geçer giderim hiçbir şey de umurumda olmaz diyorsanız, büyük ihtimalle ermişsinizdir. Mutluluklar da acılar kadar insanın umurunda olan şeylerdir. Mesela bir mutluluğun artık çok geride kalmış olması, insana derin bir iç çektirir. Alışılmış bir mutluluğun artık olmaması ciddi bir elemdir. Kişinin çok sevdiği ve birlikteyken mutlu olduğu annesinin ya da babasının artık yanında olmaması bir elemdi...
  ACI BEDEN KRİZİ NEDİR, KRİZDEKİ DUYGULARI YÖNETMEK MÜMKÜN MÜDÜR? Kafamızdan atamadığımız sürekli tekrar eden düşünceler yüzünden bazen yıllar süren çileler çekeriz. Bazı düşünceler bize adeta yapışır ve fırsat buldukça bizi yoklayıp öfkelendirir, üzer, korkutur, tedirgin eder hatta kendimizden nefret bile ettirebilir. İnsanın egosunu deştiğimizde bir yandan kendini yüceltmek isterken bir yandan da kendinden nefret eden bir sistemle karşılaşırız. İnsan hayali birtakım düşünceler yüzünden kendisine çok zarar verir, yanlış düşünceleri sebebiyle yanlış duygular oluşturur. Evet, çarpıtılmış düşüncelerimiz hastalıklı duygulara sebep olur. Bizler davranışlarımız ve düşüncelerimiz sebebiyle duygu oluşturan varlıklarız. Mesela bir çiçeği sulamak, bir kediyi ya da bir bebeği sevmek, doğaya çıkıp yürümek gibi davranışlar güzel duygular oluşturmamızı sağlayabilir. Aynı şekilde güzel ve olumlu düşünmek güzel duygulara sahip olmamızı sağlayabilir. Öyleyse güzel düşünerek ve davranarak güzel ...
  DUYGULAR TARAFINDAN YÖNETİLMENİN DERİN UYKUSU İnsan ruhunu bir gökyüzü gibi kabul edersek, yaşadığı binlerce duygu bulutlar gibidir, gelirler ve giderler. Ömrümüz boyunca gökyüzümüzden fark edebildiğimiz ve edemediğimiz bir sürü duygu bulutları gelip geçer. Duygularımızdan bazılarını çok derinden geldikleri ve bizim göremeyeceğimiz hatta görmek de istemeyeceğimiz bir şekilde şeffaf oldukları için fark edemeyiz. Onları görünmez hale getirenin biz olduğumuzu da bilmeyiz. İnsanın çocukluk döneminde üstesinden gelemeyip bastırdığı duygular böyledir. Bu duygular yaralı oldukları için fırsat buldukça tekrar tekrar gökyüzümüzden geçerler. Her defasında içimizi daralttıkları için onlardan kaçmanın bir yolunu bulmaya çalışırız. Bu duygular yaralı oldukları için bize acı verirler, aslında onları onarmamızı isterler, durumun vahametini anlatmak için de bizi korkuturlar, ciddi panik ve kaygı oluştururlar ve bizi bir bağımlılığın ya da hastalıklı bir bağlılığın kucağına atarlar. Bu duygular...
  BAZI YALANLAR ÖZÜNDE MASUMİYET BARINDIRIR!   Zamanın birinde İstanbul metropolünde güzeller güzeli bir Kezban yaşarmış. Kezban masum yüzüyle, iyilikseverliğiyle, kimseyi kırmamak için yüzünü kendini acındıra acındıra hafiften buruşturarak konuşmasıyla meşhurmuş ve bu haliyle ortalıklarda gezinir dururmuş. Duygularını ifade etmekte, kendinden istenenlere hayır demekte oldukça zorlanan Kezban, yıllar yılı uykusunda hatta gündüzleri bile dişlerini sıktığını, insan içine çıktığında hemen omuzlarının gerildiğini, misafirlikte ayaklarını sallaya sallaya bazen de halıya sürttüre sürttüre oturduğunu bilmezmiş. İnsanların onu yorduğunu ara sıra fark etse de insansız kalmamak için bazı şeylere katlanırmış. Bir gün işyerindeki şefi Kezban’ı diğer çalışanlarla birlikte evine akşam yemeğine davet etmiş. Kezban bu kadına içten içe güvenmiyor ve hatta hiç samimi bulmuyormuş. Ama yüzüne gülüyor hatta samimi davranıyormuş. Kadının zevzek konuşmalarından hiç hazzetmediği için asla yemeğ...
  DUYGUSAL OLARAK DAHA GÜÇLÜ OLMAK İÇİN BİLİNÇ ALTI ENGELLERİNİ KEŞFETMEK   Çoğu duygunun gereksiz olduğu, gereksiz duygusallıklarla ve sahte benliklerle dolu bu küçük dünyada, duygusal olarak her zaman güçlü olmak zordur. Hele ki kolektiften gelen bunca etki yanında olumsuz ya da kendimize zarar verdiğini düşündüğümüz duyguların kontrolü altındaysak. Kurtulamadığımız dönüşler, kısır döngüler yaşıyorsak. Bir şeyler hep bizi buluyorsa! İnsanın duygusal gücü, duygularını yönetebilmesiyle, duygularını yönetebilmesi ise duygularını bastırmaktan kurtulmasıyla başlar. Birçok insan duygularını gerçekten kontrol edemez, sadece ediyor gibi görünür. Üstesinden gelemediği duyguları bastırıp, yok sayıp, bir gün patlamaları için erteler. Bastırılmış duyguların patlaması çoğu zaman öfke, şehvet, şiddetli takıntı, şiddetli istek, üstün olma ve her şeyi kontrolü altında bulundurma krizleri ile kendini gösterir. Bilinç altımız her şeyi kontrol altında tutmak isterken bazen de kontrol alt...
  AKLIMDA DELİ SORULAR  Dünyada belki de çoğu kişi çocukluğuna gitmeden belki de o dönemi hiç düşünmeden yaşayıp gidiyor bu kişiler olgunluğa erişemiyor mu?, çocukluğa gitmek birçok insan için lüks bir şey olabilir mi?   İkinci yolculuktan çok az kişinin haberi olduğu gibi herkesin bu yolculuğa çıkması gibi bir zorunluluk ta yoktur. Bu yolculuk tamamen gönüllü, ihtiyaç duyanların ve kendini hazır hissedenlerin çıktığı biraz cesaret biraz da sabır gerektiren bir yolculuktur. Ayrıca yolculuğa çıkmak için bununla ilgili yöntemlerden de haberdar olmak gerekir. Bazıları hiç ikinci yolculuğa çıkmadan hayatta yaşadıkları sıkıntılarla bir farkındalık düzeyine ulaşıp, ciddi dönüşümler ve bakış açısı değişiklikleri yaşarlar. Bir anlamda doğal olarak ikinci yolculuğa çıkar ve bazı konulardaki dirençlerini kırarlar. Öfkelerini, korkularını yenerek acılarının üstesinden gelmeyi öğrenirler. Bunun için size hiç ikinci yolculuğa çıkmamış ancak hayatındaki olaylarla doğal olarak uyanı...
  KOŞULSUZ ŞEFKATE MUHTAÇ YARALI ÇOCUKLARA İTHAFEN Şefkat göstermekte zorlanan birinin esasen kendisine şefkat gösterilmesine ihtiyacı vardır. Şefkat göstermesi gereken kimdir? Elbette bizzat kişinin kendisi. Öz şefkat adı verilen şeye bir çoğumuzun derinden ihtiyacı vardır. Başkalarına şefkat göstermek daha kolaydır. Bunu bir rol olarak da üstlenmek mümkündür. Başkalarına çoğunlukla kısa süreli, az ya da çok, belki biraz isteyerek belki tamamen yapmacık şekilde şefkat göstermemiz mümkündür. Kendimize göstereceğimiz şefkat ise yıllarca ertelenmiş, üstü örtülmüş veya utanılmış şekilde bir köşede bekliyor olabilir. İkinci yolculuğa çıkan birisi yolda en çok ihtiyaç duyduğu iki şeyin cesaret ve kendisine göstereceği şefkat olduğunu öğrenir. Bu konuda samimi değilsek içimizdeki çocuğu ikna edip yaralarını onarmamız mümkün olmaz. Bugün kendimizden memnun olmadığımız yönlerimiz, sürekli tekrar edip durduğumuz davranışlarımız, yıllardır bizzat bizim tarafımızdan açıkça ya da örtülü bir ...
  ÇOCUKLUK TARAFINDAN İKİNCİ YOLCULUĞA BİR BAKIŞ Bazı çocuklar yaralıdır, öfkelidir, anlamsız sıkıntılar, korkular içinde debelenip dururlar. Bazı büyükler de öyle. Bu yazı onlardan bahsetmektedir. Bu yazının burada yazılanları okuduğunda içi acımayanlar, yazılanlarla savaşma veya yazılanlara üzülme lüksü olmayanlar için bir anlamı vardır. Aramızda kendi yaralı çocukluğunu sırtında, karnında, boğazında gezdiren büyümüş çocuklar gezer, durur. Acaba içimizdeki çocuk bizden ne istemektedir? Belki de sadece içimizde bir çocuk olduğunu gerçekten hissetmemiz bile ona yetecektir… Çocuklukta yaşananlar bir sır olsun ya da olmasın bizim şimdiki baktığımız pencereden tam anlamıyla görülemezler. Orda bir çocuk vardır uzakta, aklımızda, düşüncelerimizde, belki bir siluetten başka hiçbir şeyi kalmamış. Çocuk halimizin huzursuzluğunu, eksikliğini, derin içsel sıkıntısını ve anlamlandıramayıp bastırdığı şeyleri çok derinlere gömdüğümüz, kilitli bir sandığa kapattığımız için bazen çok zor olur...
  HAKİKAT IRMAĞINDA HERKES ÜRYANDIR! Kabul et Süleyman dünya bir hayaldir. Soluduğun hava, bastığın toprak, içtiğin su, yandığın ateş hayaldir, daim sanma. Kabul et, her kim dalmışsa bu hayale elbet uyanacaktır bir gün, sultan olsan kar etmez. Hakikatin ırmağında herkes üryandır. Dünya bağında vefa kokusu olmadığı için, vücudunda yaraların yer yer açan gül olduğunu kabul et. Ey gönül, bu dünya evinin manzarasını gördüğünü kabul et. Tutalım, Feridun olup dünyayı baştan başa gezdim, Rüstem olup alemde bu dünyanın pençesini vurduğunu kabul et. Bugün yücelik meydanında istediğin gibi ok'lar atıp, Devlet yayını çekmek için elinde kurduğunu kabul et. Dünya ülkesinde İskender ve Hızır olup ömür sürdüğünü kabul et. Kendinin dünya tahtının Süleyman'ı olduğunu kabul et. Ancak sonunda taht, taç ve saltanat yok olur. Bu mülkün sonu yaprak dökümüdür. Zira ecel vakti ulaşır. Kabul et Süleyman dünya bir hayaldir. Soluduğun hava, bastığın toprak, içtiğin su, y...
  İKİNCİ YOLCULUK BİR SORU: Bizler hayatımız boyunca birtakım problemler ile yüz yüze geldik, bu problemlerin bazılarını halledebildik Geri kalanların çoğu travmaya neden oldu. Beyin bu travmaları neden tamir edemiyor. Her hatırladığımızda neden çocukluğumuza gidip o travmaları parça parça dağınık bir şekilde karşımıza çıkarıyor.? Sanki pazılın parçaları gibi bütününü bir türlü göstermiyor ki olayı çözebilelim neden? Dediğiniz gibi hepimizin bazılarını çözdüğü bazılarında ise takılıp kaldığı ve bir türlü aşamadığı sorunları vardır. Az ya da çok bir acı, öfke ve korku geçmişimiz vardır. Sorunsuz travmasız bir hayat ancak bir hayalden ibarettir. Hayat beraberinde bizi rutinden çıkaran bir sürü iniş ve çıkış getirir. Çocukluk döneminde yaşadığımız travmaların ve “kapanmayan yara” olarak kaydedilmiş dosyaların bazıları yaşadığımız olaylarla ve kazandığımız tecrübe veya olgunlukla şifa bulurlar. Yaşadığımız sıkıntılar, yediğimiz darbeler, yolunda gitmeyen bir sürü şey bizi hayatın ger...