HAKİKAT IRMAĞINDA HERKES ÜRYANDIR!
Kabul et Süleyman dünya bir hayaldir.
Soluduğun hava, bastığın toprak, içtiğin su,
yandığın ateş hayaldir, daim sanma.
Kabul et, her kim dalmışsa bu hayale elbet
uyanacaktır bir gün, sultan olsan kar etmez.
Hakikatin ırmağında herkes üryandır.
Dünya bağında vefa kokusu olmadığı için,
vücudunda yaraların yer yer açan gül olduğunu kabul et.
Ey gönül, bu dünya evinin manzarasını
gördüğünü kabul et.
Tutalım, Feridun olup dünyayı baştan başa
gezdim,
Rüstem olup alemde bu dünyanın pençesini
vurduğunu kabul et.
Bugün yücelik meydanında istediğin gibi
ok'lar atıp,
Devlet yayını çekmek için elinde kurduğunu
kabul et.
Dünya ülkesinde İskender ve Hızır olup ömür
sürdüğünü kabul et.
Kendinin dünya tahtının Süleyman'ı olduğunu
kabul et.
Ancak sonunda taht, taç ve saltanat yok olur.
Bu mülkün sonu yaprak dökümüdür.
Zira ecel vakti ulaşır.
Kabul et Süleyman dünya bir hayaldir.
Soluduğun hava, bastığın toprak, içtiğin su,
yandığın ateş hayaldir, daim sanma.
Sultan kere sultan olsan kar etmez.
Hakikatin ırmağında herkes üryandır.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
Hakikat ırmağında üryan kalmaktan korkmayanlar
için söyleniyor sözler, yazılıyor, yazılar. Hakikat yolcusuna mangal gibi yürek
gerek. Bir de baş gözünü haramdan azad eyleyip kalp gözüyle, gönül gözüyle, ruh
gözüyle görmek elbet. Kalp gözünün keskin, zamanlar ve mekanlar aşan bakışının
lezzetiyle hemdem olanı ne kınayanın kınaması ne elalemin sorgusu ne de alemin
türlü türlü paçavraları ilgilendirmez. Kalp gözü açık olana malayaninin ve tüm boş
işlerin önü kapanır. Tüm lüzumsuz düşünceler tutunamayıp düşer zihinden,
geldikleri pislik dolu kaynağın içine. İkinci yolculuğun önündeki büyük
engellerden biri de aşırı düşünme, düşüncelerde takılı kalma eğilimidir. Uyandıktan
kısa bir süre başlayan düşünce bombardımanı özellikle karanlık bir kaynaktan
fokurdayarak yükselen boş düşünceler kişiyi öylesine meşgul eder ki hem fiziksel
gücünü hem de maneviyatını tüketir. Çok düşünmek iyi bir şey değildir. Boş
düşünmek, kötü düşünmek hiç iyi bir şey değildir. Her gün fokurdayan düşünce
kuyusundan binlerce düşünce atılır zihnimize doğru. Eğer uyuyorsak ağzımızı
ayıra ayıra gelen her düşünceye buyur geç diyorsak tüm manevi dünyamızın
tepetaklak edilmesi sadece beş dakikalık bir iştir. Nasıl olduğunu anlamayız
ama birden moralimiz bozulur, keyfimiz kaçar, kendimizi kötü hissederiz. Kendisini
aşırı düşünmekten kurtaramayan zihin fokur fokur kaynar. Onun hakkından ancak
farkındalık gelir. Farkındalıkla birlikte bu kaynama önce dinginleşmeye
dönüşür. Sonra günlük düşünce sayısı azaldıkça zihnimiz dinginleşir ve yoğun
bir kıvam almaya başlar. Gelen düşünceler ne kadar kuvvetli olursa olsun artık
kolayca zihnimizi fokurdatamaz belki sadece şöyle bir sallayıp geçer. Pelte kıvamına
gelen zihnimiz gerek kendi düşüncelerimiz gerekse başkalarının malayani
düşünceleri ile sallansa da artık hemen fokurdamaz. İkinci yolculuğa çıkmak
için aşırı düşünmeyi bırakmak ve günlük düşünce sayısını azaltmak gerekir ancak
bunun da öncesinde önce kendini gözlemleyip düşünmeden duramadığını görmek,
neler düşündüğünün farkına varmak, düşüncenin saldırısından kaçmak için hangi
yolları tercih ettiğini tespit etmek gerekir. Aşırı düşünceden muzdarip olan
ruhun sıkıntısını gidermek için orda burda gezip laf dinliyor, dedikodu peşinde
koşuyor, ondan, bundan, şundan, televizyondan, cep telefonundan, bilumum kaçış
vasıtalarından medet umuyor ve bunlarla aşırı derece haşır neşir oluyorsak kalp
gözümüz kapanabildiği kadar kapanır. Bu yaptığımın bana, topluma, insanlığa ne
faydası var sorusunu sorduğumuzda tatmin edici cevaplar alamadığımız işler
yapıyorsak aşırı düşünmeden kaçmak için bazı tuzaklara düşmüş olabiliriz. Aşırı
düşünmekten kurtularak ve düşünce sayısı azaltılarak pek çok bağımlılıktan da
kurtulmak mümkündür. Şimdi bu meseleyi bir kenara bırakıp kendisinden aldığımız
özel izinle ikinci yolculuğa çıkmış Şerife’nin kendi ağzından bazı tecrübelerini
size anlatmaya çalışacağım. Bazı bilgilerini değiştirerek anlatmak durumunda
olduğumuz için affınızı rica ediyorum. Şerife, beş yıllık bir deneyim
sonrasında ikinci yolculuğa çıkmış ve hala yolculuğu devam eden birisi. Onun ve
onun gibi bazı kişilerin deneyimlerinden bahsederek konuyu daha somutlaştırmaya
çalışalım.
ŞERİFE’NİN İKİNCİ YOLCULUK DENEYİMLERİ-1
“Çok yakın bir zamana kadar ikinci
yolculuktan gerçek anlamda haberim yoktu. Beş yıldır farkındalıkla ilgili
okuyor, çalışıyor, kendi çocukluk ve gençlik yaralarımı onarmak için elimden
geleni yapıyorum. Düzinelerce kitap okudum, derin araştırmalar yaptım, yıllarca
süren istikrarlı uygulamalar yaptım. Aslına bakarsanız ne duyduysam hepsini
yaptım. Âdem Güneş’in “Kendi Kendine Terapi” kitabındaki uygulamayı bile nerdeyse
harfi harfine uyguladım. Benim gibi biri için bunun ne kadar zor olduğunu
bilemezsiniz. Ben bir iş kadınıyım ve üst düzey yöneticiyim. Oldukça yoğun bir
çalışma tempom olmasına rağmen günde birkaç saatim farkındalık çalışmaları ile
geçiyor. 5 yıllık çalışmama ve üstelik kendi kendine terapi döneminde
çocukluk dönemine gidip çocukluğumla yüzleşmeme rağmen hep bir taş eksik
gibiydi. Ne olursa olsun kararlıydım, tabiri caizse pusuda bekliyor, gözümü
hedefimden ayırmıyordum. Hiç ummadığım bir anda hasta olduğum ve ağrılar içinde
kıvrandığım bir gecede içimden gelen bir ses bana neden … yöntemini denemiyorsun?
dedi. Bahsettiği yöntem benim arkadaşımdan duyduğum bir farkındalık yöntemiydi.
Kendisi bana biraz anlatmış ama ilgimi hiç çekmemişti. Zaten ona da pek bir
faydası olmuşa benzemiyordu. Hakkında çok az şey bildiğim bu yöntemi gecenin o
saatinde hasta yatağımda hemen denemeye başladım. Kısa bir süre sonra bütün ağrılarım
geçti, inanılmaz şeyler yaşıyordum. Yaşadığım şeyin çocukluğumdaki nedenine
gitmiştim. Çok korkuyordum. İçimden bir ses “korkma, sürece güven”
diyordu. Karşıma çocukluğumda yaşadığım bir olay çıkmıştı ama bu sefer olayın
ne olduğuyla ilgili değil onun bana yaşattığı hislerle ilgili şeyler vardı.
İşin ilginci ben olayı biraz hatırlasam bile bastırdığım için ayrıntılarını
unutmuştum. Olayın bana yaşattığı his benim bugün hala yaşadığım ve bir türlü
çözemediğim sosyal korkularımın yaşattığı hissin aynısıydı. Korkmadan hissin
içinde ilerledim. Olay kayboldu, sadece his kaldı, ben sadece hissi
yakaladığımda bir anda bu hissi hayatımda yaşadığım bütün sahneler tek tek
sıralanmaya başladı. Meğer hepsi birbirine bağlıymış. Ben sonradan yaşadığım
olayların çocukluğumdaki olayla bağlantısını daha önce kesinlikle bilmiyordum.
Bunu görmek beni öyle rahatlattı ki bunu size anlatamam. Üstelik yaşadığım
olayda olayın kahramanı olan babamın suçu yok denecek kadar azdı, o sadece beni
daha iyi terbiye edeceği düşüncesiyle böyle yapmıştı ama ben bir çocuk olarak
bunu tamamen ilgisiz bir dosyaya yerleştirmiş ve yıllarca izini sürmüştüm. Tüm
bunlar önümde bir sinema filmi gibi açılmış ama sadece hisler üzerinden kurulan
bir ağ oluşmuştu. Yani olaylar hemen kayboluyor geriye sadece his kalıyor
onlarda bir döngü halinde birbirini takip ediyordu. Demek ki yıllarca bu yanlış
hissi iyileştirmem için defalarca benzer olaylar yaşamış ama anlamamıştım. O gece
bu yaşadığım sıkıntının son günü oldu. O gün bugündür kendimi ara ara deniyorum,
bende bu konuyla bağlantılı sosyal anksiyetenin zerresi bile kalmadı. Kendimi
bu konuda oldukça bilinçli ve güçlü hissediyorum. Sanki bu konudaki tüm acı
korku ve öfke hafızam silindi. Bunca yıl farkındalık çalışmış birisi için bunun
nasıl şaşırtıcı olduğunu size anlatamam. Üstelik kullandığım farkındalık
yöntemi benim hiç ciddiye almadığım, aman boş işler bunlar hissi uyandıran
bir yöntemdi. Ben zaten bu yöntemi tam olarak bilmiyordum. Sadece yarım yamalak
arkadaşımdan duyduğum kadarıyla uyguladım. Adeta ruhum ve kalbim benimle
bağlantı kurmuş biz bunu istiyoruz artık demişlerdi. Ben sonradan bu yöntemi
kitabını yazacak kadar öğrendim. Meğer ilk gün ne kadar eksik ne kadar
bilinçsiz yapmışım ve ona rağmen ne müthiş bir sonuç. Ertesi gün uyandığımda
içimdeki ses “bundan sonra hayatın hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak Şerife”
dedi. O gün bugündür hayatım eskisi gibi olmadı. Sakın bu yöntemin bir mucize
olduğunu falan düşünmeyin. O yüzden adını da vermedim. Çünkü sonradan öğrendim
ki ben yöntemi değil yöntem beni bulmuş ve işin sırrı yöntemde değil, benim
kalp ve ruhumdan uzak yaşamamak için verdiğim emekte. Sadece onca yıllık
sabrımın ve üşenmeden, tembelliğe kapılamadan, korkmadan kapıda duruşumun
ödülünü aldığımı düşünüyorum. Kapıyı açan yöntemin herkes için farklı olduğunu
zamanla anlıyorsunuz. Mesele sadece gerçekten kararlı olup olmama meselesi.
Benim niye bu kadar kararlı olduğumu sorarsanız, acı, öfke ve korku dolu bir
insan olmam ve artık kendi yapmacıklıklarımdan sıkılmam da bunda etkili oldu
sanırım. Çocukluğumla ilgili ilerde size bazı bilgiler verdiğimde ne kadar
yaralı bir çocuk olduğumu anlarsınız. Ben çocukluğumda yaşadığım kötü
olaylardan, bitmek bilmeyen çileli yıllardan dolayı böyle sıkıntı çekiyorum
sanıyordum. Oysa bakış açısı değişince bunca sorun meğer olaylardan değil, onları
bir çocuk olarak kaydedip öylece bırakmaktan, içimde bana küsmüş bir çocukla yaşamaktan,
içimizdeki çocuğa sadece seni anlıyorum, yaşadıklarını hissedebiliyorum
demeyi sözlü olarak değil his yoluyla söylemek gerektiğinden, çaresiz bir
çocuğun açtığı yaralı dosya kayıtlarından ve bu kayıtlar sebebiyle yıllarca
bana verilen onarım imkanlarından hep kaçmamdan kaynaklanıyormuş. Bu kayıtlara
ulaşmanın daha doğrusu hislerinizi hissetmenin kolay olmadığını ve bunu birçok
insanın başaramayacağını biliyorum. Belki de başarması gerekmiyordur, onu da
bilmiyorum. Bunlarla ilgili değilim. Ben bu yükten biraz olsun kurtulduğum için
nasıl şükür doluyum, anlatamam. Hala ikinci yolculuğum devam ediyor. Bu
yolculuğu herkesten gizli tutuyorum. Yaşadıklarım konusunda hiç kimseye hiçbir şey
anlatmıyorum. Bu konuda zamanı gelmemiş insanların kafasını karıştırmaya gerek
yok diye düşünüyorum. Okuduğunuz bu yazıları yazan kişi belki benden farklı
düşünüyor ve bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Bir tohum atmaktır belki de
bilemiyorum. Ama ben kendi çevreme bunları anlatacağım bir aşamada değilim. Zaten
bunları hele ikinci yolculukta yaşadığım maceraları ve meydan muharebelerini
anlatsam delirdiğimi düşünebilirler. Çocukluğumun bir kısmını herkesten
saklıyorum çünkü anlatılacak gibi değil. Henüz ikinci yolculuk
gerçekleştirmediğim bazı dosyaların yükü hala üzerimde. Bunların yolculuk
zamanı gelmediği için gidemiyorum. Hepsi aşama aşama oluyor. Sakın bir kere
gidiyorsunuz her şey bitiyor diye düşünmeyin. Ama her defasında müthiş bir
rahatlama ve bir yükten kurtularak dönüyorsunuz. İlerde size ilginç birkaç ikinci
yolculuk anımı anlatırım belki. Benimle hiçbir şekilde iletişim isteğinde
bulunmayacağınıza güvenerek burada bazı şeylerin yazılmasını kabul ettim.
Lüften Yazarı da benimle ilgili bilgi almak için sıkıştırmayın. Bu hiçbir işe
yaramayacağı gibi anlatacaklarımın sonu olabilir. Naçizane tavsiyem ne olursa olsun
farkındalık yolundan ayrılmamanız ve asla pes etmemenizdir. İnancınız ne olursa olsun.
Eğer bir Müslüman’sanız daha farkında bir namaz kılmak, eğer Hristiyan’sanız
daha farkında bir halde kiliseye gitmek, her neye inanıyor ya da inanmıyorsanız
tüm bunların farkında olmak sizin bir insan olarak bu hayatta hak ettiğiniz en
önemli şey. Sufi vaktin çocuğudur der Hazreti Mevlana. İnşallah bizler de şimdinin, şu anın çocukları olabiliriz.”...
Teşekkür ederiz ŞERİFE! Minnetle!
"Ey arkadaş, sufi bulunduğu vaktin
oğludur. Bu iş yarın olsun, yarına kalsın demek tarikat anlayışına uymaz. Yoksa
sen, sufi bir er değil misin? Veresiye veriş ile elde bulunana yokluk
gelir."
HAZRETİ
MEVLANA
Can insan olmak büyük emek. Bırakmak çok zor. Zor deme dersin bilirim. Ölüm varken nasıl da sahipleniyorum herşeyi. Bu yolculuk tutku istiyor. Tutku yok başa dönüşler çok.
YanıtlaSil