DUYGUSAL OLARAK DAHA GÜÇLÜ OLMAK İÇİN BİLİNÇ ALTI ENGELLERİNİ KEŞFETMEK
Çoğu duygunun gereksiz olduğu, gereksiz
duygusallıklarla ve sahte benliklerle dolu bu küçük dünyada, duygusal olarak her
zaman güçlü olmak zordur. Hele ki kolektiften gelen bunca etki yanında olumsuz
ya da kendimize zarar verdiğini düşündüğümüz duyguların kontrolü altındaysak.
Kurtulamadığımız dönüşler, kısır döngüler yaşıyorsak. Bir şeyler hep bizi
buluyorsa!
İnsanın duygusal gücü, duygularını
yönetebilmesiyle, duygularını yönetebilmesi ise duygularını bastırmaktan
kurtulmasıyla başlar. Birçok insan duygularını gerçekten kontrol edemez, sadece
ediyor gibi görünür. Üstesinden gelemediği duyguları bastırıp, yok sayıp, bir
gün patlamaları için erteler. Bastırılmış duyguların patlaması çoğu zaman öfke,
şehvet, şiddetli takıntı, şiddetli istek, üstün olma ve her şeyi kontrolü
altında bulundurma krizleri ile kendini gösterir. Bilinç altımız her şeyi
kontrol altında tutmak isterken bazen de kontrol altında olmamızı isteyerek
bize oyun oynar ve duygusal gücümüzü emer.
İlginçtir ki bilinç altımız her şeyi kontrol
etmek istediği gibi kontrol edilmek te ister. Ancak bu pek hayırlı bir istek
değildir. Kontrol edilme arzusunun teslimiyet, kabul ve huzur gibi yüksek
frekanslı duygularla hiçbir ilgisi yoktur. Kontrol edilme arzusu, en az kontrol
etme arzusu kadar tehlikelidir. Oldukça sinsi bir şekilde içimize yerleşir ve
bizi ele geçirir. Her şeyden şikâyet etmek ve yolunda gitmeyen işler için
başkalarını suçlayıp kendini kurban yerine koymak ve bu yola sık sık başvurmak
aslında bilinç altının kontrol edilme arzusundan kaynaklanır. Bilinç altımız bu
yolla hayatımızın sorumluluğunu almaktan ve yapabileceğimiz birçok işi
yapmaktan bizi alıkoyar. Bir şeylerin kontrolü altında olduğumuza bizi inandırır,
böyle olmasını ister ve bundan gizlice yararlanır. Şiddetli bir kontrol edilme
arzusu, sorumluluktan şiddetli bir kaçıştır, tembelliğe kılıf hazırlamanın en
masum ve sinsi yoludur ve aslında aynı zamanda kendinden kaçıştır. Bu oyuna düştüğümüzde
hayatımızın sorumluluğunu almaktan kaçar, kendimizi hayatın, çağın, olayların
ve diğer insanların bir kurbanı gibi görür ve bolca şikayetleniriz. Şikâyet
gizli ya da açıktan hayatımızı sinsi bir şekilde kemiren ve eyleme geçmemizi
engelleyen bir kurttur. Eyleme geçmemek ve eyleme geçmediğimiz için üzerimizdeki
suçluluğu atmak adına şikâyet ederiz. Bolca şikâyet etmek yoluyla kendini,
başkalarını ya da dünya düzenini değiştirebilen kaç kişi vardır? Bir şeyleri değiştirmenin
yolu şikâyet etmek midir yoksa eyleme geçmek midir? Bilinç altının kontrol
edilme isteği varsa şu cümleleri kurarak bizi kandırır:
Ama benim eyleme geçecek gücüm de isteğim de yok!
Ama bir tek ben düzelsem ne olur ki?
Ama değişmek o kadar zor ki?
Her şey için o kadar geç ki!
Olan oldu artık ne değişir ki?
Bu dünya, bu insanlar için değer mi ki?
Bıktım, bıktım inan ki!
Neden hep beni bulur ki?
Ben denedim hem de defalarca denedim ama
olmadı ki!
Başkaları yapıyorsa yapsın, benden kimse bir
şey beklemesin, bana ne verdiler de ne istiyorlar ki!
Duygusal olarak güçlü olup birçok duyguyu
bastırmamak için bilinç altını iyi tanımak, bilinç altı oyunlarına hâkim olmak
ve duygularla ilgili çocukluk dönemi yaralarını iyileştirmek gerekir. Zira kontrol
edilme duygusundan işine geldiği zamanlarda yararlanan bilinç altının, bir anda
aslan kesilip her şeyi kontrol altına alma isteğine kapılması ve bu gerçekleşmediğinde
ise krize girme, öfkelenme ya da depresif haller sergilemesi an meselesidir.
İnsanın bilinç altı, aklı selim ve kalbi selim tarafından yönetilmediği her
zaman huzursuzdur. Kontrol etme arzusu, kontrol edilme arzusu ve bazen bunlarla
birlikte gelen açık ya da gizli kibir, bu huzursuzluğun çok belirgin bir
göstergesidir. Kontrol edilme arzusu ve kurban bilinci içinde yaşamak, beraberinde
gizli kibir de getiren ciddi bir huzursuzluğun belirtisidir. Huzursuz bir
insanın çevresine huzur vermesi mümkün değildir. Bilinç altı bize bazen huzursuzluk
veren insanlardan kaçmamızı söyler. Peki ya bize huzursuzluk veren bizzat kendisiyse?
👏👏🙏🙏
YanıtlaSilAh şu -meli -malılar yok mu? 36 yılda çoğu zaman bilinçsizce oluşmuş, şimdi bilinçle dahi zor kurtulunuyor
YanıtlaSil