AKLIMDA DELİ SORULAR
Dünyada belki de çoğu kişi çocukluğuna gitmeden belki de o dönemi hiç düşünmeden yaşayıp gidiyor bu kişiler olgunluğa erişemiyor mu?, çocukluğa gitmek birçok insan için lüks bir şey olabilir mi?
İkinci yolculuktan çok az kişinin haberi
olduğu gibi herkesin bu yolculuğa çıkması gibi bir zorunluluk ta yoktur. Bu
yolculuk tamamen gönüllü, ihtiyaç duyanların ve kendini hazır hissedenlerin
çıktığı biraz cesaret biraz da sabır gerektiren bir yolculuktur. Ayrıca yolculuğa
çıkmak için bununla ilgili yöntemlerden de haberdar olmak gerekir. Bazıları hiç
ikinci yolculuğa çıkmadan hayatta yaşadıkları sıkıntılarla bir farkındalık
düzeyine ulaşıp, ciddi dönüşümler ve bakış açısı değişiklikleri yaşarlar. Bir
anlamda doğal olarak ikinci yolculuğa çıkar ve bazı konulardaki dirençlerini
kırarlar. Öfkelerini, korkularını yenerek acılarının üstesinden gelmeyi
öğrenirler. Bunun için size hiç ikinci yolculuğa çıkmamış ancak hayatındaki
olaylarla doğal olarak uyanışını gerçekleştirmiş bir tanıdığımı örnek
verebilirim. Bu kişi aklını, kalbini çalıştırıp ruhuyla bağlantıda kalarak çok
genç yaşlarından itibaren çocukluk yaralarını bizzat hayatın içinde onarmış,
gereksiz duygusallıklarını fark edip kendi kendisinin terapisti olmuş birisi.
Özgür düşünerek ve başkalarının tavırlarının ya da düşüncelerinin kölesi olmama
konusunda bizzat hayatın içinde pişmiş ve bu yolla gerçek anlamda neşeyi tatmış. Yani olgunluk sürecini doğal bir yolla gerçekleştirmiş. Başına gelen sıkıntılarda
öfke patlamaları, evhamlar korkular, acı beden krizleri yaşamıyor. Çünkü
bunların altı temizlenmiş, yani çocukluktaki kökenleri ortadan kaldırılmış, bu nedenle başına gelen
olaylara çok daha kolay tahammül edebiliyor. Ancak herkes yaşadığı olaylardan
bu derece yüksek farkındalıkla ders alıp kendisini onaramaz. Çevreniz başına
gelen olaylardan ders alamayan örneklerle doludur. Aynı sıkıntıyı
defalarca yaşadığı halde aynı hataları tekrar edenler, aynı öfke, korku ya da
acı kuyusuna düşmekten kendisini alamayanlar. Neden hep benim başıma geliyor
sorusunun cevabı aslında çok açıktır. Akıllanmadığın içindir, ders almadığın
içindir, gaflette olduğun içindir, burnunun ucundakini görmediğin içindir ya da
zihnin seni ele geçirip sürekli kandırdığı içindir. İşin aslı bir türlü onarılamadığın içindir.
Bu arada şunu ayrıca belirtmek gerekir ki
bazılarını çocukluktan kalan sadece bir ya da birkaç açık dosya oyalar, acı
çektirir, krizler yaşatır. Genel anlamda keyifli bir hayatı olduğu halde hep
aynı noktaya takılıp, çocukluktan gelen birkaç beni onar mesajını almayanlar
olabilir. Örneğin annesiyle güvenli bağlanamamış, ona tam olarak güvenememiş
biri bunun acısı ve sıkıntısıyla hep bir yanı eksik şekilde yaşar. İçindeki
çocuk ondan güvenip sığınacağı bir anne ister. Sesi duyulup dikkate alınmadığı
için de küser. Zira bilinç üstünde zihin, bu sorunun çözümü için bir başka
bağımlılık yoluyla geçici bir çözüm bulmuş, kolay yoldan bastırmayı öğrenmiştir.
Annesiyle güvenli bağlanamamış bir erkek bunun açtığı yarayla her kadında bir anne
aramaya başlar. Oysa anne doyumsuzluğunu giderebilecek bir kadın ancak annedir,
annenin dışında böyle bir kadın yoktur, olmayacaktır. Zaten anneye doyumsuzluk
duygusu sadece bir duygu olup bu duygunun kökenine inilip onarılmadıkça ortadan
kaldırılması ya da doyurulması mümkün değildir. Bu uğurda her çiçekten bal almaya
çalışanlar, her çiçeğe içimdeki doyumsuzluğu belki bu giderir diye koşup
hüsranla dönerler. Aynı şekilde güvenip tam not verdiği bir kadın ya da erkek
bulduğunda ona delice aşık olup aşkının acısını çekenler, sonra bu aşk bitince
pusuda bekleyip yenisine yelken açmak için bekleyenler de öyle. Hikayenin
sonunda hep yeni bir doyumsuzlukla yeni arayışların başlaması vardır. Gerçek
anlamda doysaydık bitmeyen kucaktan kucağa koşma döngüsü yaşamazdık. Bu
kucaklar her zaman bir insan kucağı değildir. Kucak dediğimiz şey neye bağımlı
olup ta bastırmak için onu kullanacağımıza göre değişir. Eğer böyle bir durum
varsa ve içimizdeki çocukla yüzleşme ve ondan başlayarak tüm hayat hikayemizdeki
yaraları iyileştirme kararı verdiysek projektörleri kendimize çevirip onun
bunun derdiyle ilgilenmeyi en azından bir süreliğine bırakır içimize doğru
yolculuğa hazırlanırız. Dediğim gibi herkes böyle bir yolculuğa suni şekilde
çıkmak zorunda değildir. Zaten herkese nasip olmayacaktır. Ancak bu yolculuk nasip
olmasa dahi insanın kemale erme yolculuğu hayatındaki olaylarla devam
etmektedir. Ölene kadar insana defalarca onarım şansı verilmektedir. Ağzını
açmak yerine gözünü açanlar bizzat yaşam hikayeleri sayesinde anlamsız çocukluk
yüklerinden, derinlerdeki öfke, korku, acı dolu yaralardan ve bunların
sonuçlarından bazen saniyeler içinde gerçekleşen bir yolculukla çıkıverirler. İkinci
yolculuk, zamanında gözünü açamayıp ağzı açık gezmişler için ilaç gibidir.
Onlara bugüne kadar kendilerine göstermeleri gereken şefkati nazikçe öğretir.
Onlara kendilerine karşı nazik olmayı öğretir. Eylemlerinin sorumluluğundan
kaçmadan yavaş yavaş sabırla yaralarını iyileştirmeyi öğretir. Özellikle bir
şekilde baskı görmüş, tutuk davranan, sık sık içine dönüp kendi güvenli alanına
çekilen geçmişin çocukları ve bugünün yetişkinleri acılarına, korkularına,
öfkelerine öyle alışmışlardır ki onlara farkındalık kazandırıp içlerindeki
çocuğa şefkatle ve nazikçe yardıma koşmak kaçınılmaz hale gelmiş olabilir. İşte
bu kimseler için ikinci yolculuk bir lüks değil, her şeyden önce yapılması
gereken en acil ihtiyaçtır.
İkinci yolculukla bir çocukluk dosyasını onarırsak onun yeri boş
kalmaz mı? Bir boşluk hissetmez miyiz?
İster hayatın içinde isterse ikinci yolculukla bir onarım gerçekleşsin
yıllardır alışılmış bir acının, korkunun ya da bastırılmış öfkenin gitmesi bir
boşluk oluşturur. Bu zihnin yıllarca tutunduğu bir şeyin bir anda gitmesine
karşı gösterdiği bir dirençtir. Bir yandan bir hafiflik hissederken kişi ara
ara şaşkınlıkla yara yerini yoklamak isteyebilir. Bunun hiçbir önemi yoktur.
Kısa süre sonra adaptasyon sağlanabilecek bir durumdur. Bazı kuvvetli
dosyaların onarımından sonra zihnin ciddi bir şaşkınlık yaşayıp peki ben
şimdi ne yapacağım dediğini görüyoruz. Bu başı kesilmiş bir canavarın
ölünceye kadar debelenmesi, kuyruğunu savurması gibi bir şeydir. Bir süre sonra
yeni özgür hayata alışılır ve varsa başka dosyalar için yolculuğa devam edilir.
Hocam; ""Bazıları hiç ikinci yolculuğa çıkmadan hayatta yaşadıkları sıkıntılarla bir farkındalık düzeyine ulaşıp, ciddi dönüşümler ve bakış açısı değişiklikleri yaşarlar."" Yani bundan bazen insanların geçmişteki sıkıntılarını kendi kendilerine yendiklerini mi anlamalıyız? Yoksa, mutlaka bir terapi almaları mı gerekli? Veya yaşantımızda bizi etkileyen, büyük davranış kalıplarımızı gözden geçirip bu kalıpların günlük yaşamınızı ve ilişkilerinizi nasıl etkilediğine mi bakmak lazım?Sonra bu çocukluğumuzda zihnimizde dosyalanan korkularımızdan kurtulmak için planlanmış ve küçük adımlar atarak veya o korku ve endiselerden uzak durarak bu dosyayı delete yapamazmıyız? Cocuklugumuzda yasadıgimiz ve her kimse çozemedigimiz problemleri ve korkularimizi o kisiye haykirip çozüm yolu arasak. Şayet korkularımızın dosyasıni olusturan kisi artık yoksa kendi kendimize ona uzun uzun mektup yazip mail atip o meshur dosyaları zihnimizden ayıklasak kısacası geçmişimizi dinlendirsek rahatlarız değil mi?
YanıtlaSilKalemine sağlik cok güzel bir çalışma.