ACI BEDEN KRİZİ NEDİR, KRİZDEKİ DUYGULARI YÖNETMEK MÜMKÜN MÜDÜR?
Kafamızdan atamadığımız sürekli tekrar eden
düşünceler yüzünden bazen yıllar süren çileler çekeriz. Bazı düşünceler bize
adeta yapışır ve fırsat buldukça bizi yoklayıp öfkelendirir, üzer, korkutur,
tedirgin eder hatta kendimizden nefret bile ettirebilir. İnsanın egosunu deştiğimizde
bir yandan kendini yüceltmek isterken bir yandan da kendinden nefret eden bir
sistemle karşılaşırız. İnsan hayali birtakım düşünceler yüzünden kendisine çok
zarar verir, yanlış düşünceleri sebebiyle yanlış duygular oluşturur. Evet,
çarpıtılmış düşüncelerimiz hastalıklı duygulara sebep olur. Bizler
davranışlarımız ve düşüncelerimiz sebebiyle duygu oluşturan varlıklarız. Mesela
bir çiçeği sulamak, bir kediyi ya da bir bebeği sevmek, doğaya çıkıp yürümek
gibi davranışlar güzel duygular oluşturmamızı sağlayabilir. Aynı şekilde güzel
ve olumlu düşünmek güzel duygulara sahip olmamızı sağlayabilir. Öyleyse güzel
düşünerek ve davranarak güzel duygular elde edebilir ve böylece kötü
duygularımızı ortadan kaldırabilir ya da yönetebiliriz. Bu durum bir açıdan
doğru olsa da uygulamada işler sandığımız gibi gitmez. Çünkü duygular her zaman
anlık üretilmez. Bazı duygular başka bir kaynaktan çıkıp öyle güçlü gelirler ki
düşünce ve davranışı ele geçirip adeta bir gücün bizi yönettiği izlenimi uyandırabilirler.
Bazen her şey olur biter ve biz neden öyle düşündüğümüzü ve davrandığımızı
anlayamayız.
İşte bizi bizden alan, insana kaç yaşında
olursa olsun kendisinin yeni yeni huylarını öğretebilen bir başka duygu
sistemimiz vardır. Bu sisteme köken duygular ve hisler ile onların oluşturduğu
düşünce ve davranışlar sistemi diyebiliriz. Köken hisler bilinçaltı tarafından
yönetildiği için köken his ayaklanmalarının ne zaman geleceğini, hangi olayın
bunların pimini çekeceğini bilemeyiz. Bazı köken hisler her zaman arka plan
programı gibi çalışırlar. Mesela çocuklukta yerleşmiş değersizlik köken hissi,
güvensizlik köken hissi, mükemmeliyetçilik köken hissi, korku köken hissi gibi
hisler biz bununla ilgili şeyler düşünmesek te sürekli çalışabilirler, ayrıca bunlarla
ilgili yaşanan tüm olayların hafızasını çekirdeğinde taşıyabilirler. Bunların
sürekli çalışmalarını bazen sorun kabul etmeyiz. Kendi hallerinde çalışıp bize
niye böyle davrandığımızı bir türlü anlamadığımız şeyler yaptırırlar. Asıl
mesele korktuğumuz şeyin başımıza gelmesidir. Yani köken his ayaklanmasına yol açacak
bir olayın meydana gelmesi ve bizi en çok korktuğumuz, kaçtığımız, aman başımıza
gelmesin, aman olmasın dediğimiz şeyle karşı karşıya getirmesidir. Bize edilen
bir hakaret, hiç ummadığımız birinden kazık yemek, sevdiğimiz biri tarafından
terk edilmek, mükemmel olamadığımızı gözümüzün içine sokan bir olay yaşamak, korkusuz
biri olmaya çalışırken bir olay nedeniyle korkmak veya birisi tarafından korkutulmak
(ya da bunun hayaline teslim olmak) gibi olaylar köken his ayaklanmasını
başlatabilir. Bu ayaklanmanın ilk krizi esnasında düşünce ve davranışlarımızı
yönetecek bir kontrole sahip olamayabiliriz. Patlamış bir volkan gibi acı
içinde savrulur ya da diplerin de dibine batarız. Birikmiş tüm köken hislerin
ayaklanıp getirdikleri acıyı haykırdıkları bu olaylara “acı beden krizi” deriz.
Sıklığı kişiye göre değişen bu krizler insanı insan olmaktan çıkarabilen çok
ciddi krizler olabilir. Hatta işlenen suçların büyük bir bölümü bu krizler
esnasında işlenmekte, suçu işleyen her şeyin farkına ancak suçu işledikten sonra
varabilmektedir. Ben bu sözü niye söyledim? Nasıl bir anda böyle öfkelendim?
Nasıl bir canavara dönüştüm, ya da bizim çocuk nasıl böyle dellendi, krizlere
girdi anlamıyorum? gibi cümleler bize bir köken his ayaklanmasını ve acı
beden krizini gösteriyor olabilirler. Köken hisler bazen yıllarca uyuyup ortaya
çıkabilecekleri bir olayı beklerler. Mesela annesiyle gerçek bir anne çocuk
ilişkisi yaşayamamış, kendisini annesinin kollarına güvenle bırakamamış bir erkek
çocuk bağlanma eksikliğine ilişkin hissinin ayaklanmasını kendisine anne olabilecek
bir kadını bulduktan sonra o kadın tarafından terk edilmesi esnasında
yaşayabilir. Güvenmek için bin bir testten geçirip bağlandığı bu suni anne de
onu bir şekilde bırakırsa öyle bir acı yaşar ki bu acıyı ancak yaşayan bilir.
Bir açıdan bakılırsa bu acının kökenindeki his de acı doludur. Çocuk bu acıyı
annesinde beklediğini bulamadığı her anda kaydetmiştir. Bu acı tanıdıktır ve
yaralı çocuğun yaralarının yeniden canlanması sebebiyle bu derece kuvvetli bir
acı beden krizi yaşanır.
Bir kişi sürekli öfke patlamaları yaşıyor,
kendisine denilenlere tahammül edemiyor, çok çabuk yıkılıyor, umudu kırılıyor, aşk
acısını bir takıntı haline getirip ilişki içinde yaşananları sürekli düşünüp
düşünüp krizler yaşıyorsa bunun sadece o kişinin bugünkü düşünceleri ve
davranışları sebebiyle olduğunu söylemek zordur. Ancak elbette acı beden
krizlerinin bugünkü düşünce ve davranışları değiştirerek azaltılması ve farklı
bakış açıları kazanarak köken hislerin onarılması mümkündür. Köken hisleri
keşfetmek ve onarmak için insanın uyuşma vasıtalarının birçoğunu terk etmesi,
gerçekten uyanması gerekir. Bunun için kendine dönmek ve ben acımı uyuşturmak
için hangi yolları kullanıyorum diye sormakta fayda vardır. Sigara, alkol, internet,
sosyal medya, pornografi, uyuşturucu, insansız duramamak, tembellik, boş
işlerle zaman öldürmek, patolojik aşk ilişkileri ve insan bağımlılığı ve daha
bir sürü acıyı uyuşturma girişimi. İnsan dünyaya bir kere geliyor ve çok fazla
zamanı yok. Bu derece anlamsız acı içinde yaşamının da bir anlamı yok. Köken
his ayaklanmasının ne olduğunu tam olarak ilk anladığım zaman 6 haftalık “Kendi
Kendine Terapi-Âdem Güneş” programını uyguladığım zamandı. Bu programı ağzını
ayırmadan gözünüzü aça aça tam bir disiplin içinde yaparsanız köken hislerin ne
olduğunu, içinizde derinlerde çalan acı bestelerin nasıl da boğazınızı
sıktığını, nasıl oyunlara geldiğinizi daha iyi anlıyorsunuz. O program içinde
yaşadığım yüzleşmelerin, boğazımda düğümlenen dayanılmaz acıların program içindeki
çalışmalarla nasıl da ortadan kalktığını gördükçe hiçbir köken duygunun üstesinden
gelinemeyecek kadar kuvvetli olmadığını bizzat yaşayarak öğrendim. İnsan zor
diyor, nasıl yapayım böyle gelmiş böyle gider diyor ancak yaşadığınız hayat
acılarınız tarafından yönetiliyorsa aslında sizin hayatınız diye bir şey
yoktur. Bu deneyimleri yaşadıktan sonra derinde ne kadar acı olursa olsun ne
kadar acı beden krizi yaşarsam yaşayayım ömrümün son gününe kadar onların
sahteliğini ortaya çıkarmak ve kendimi ve çevremdekileri bu kölelikten kurtarmak
için azmi cezmü kast eyledim. Allah bu yola çıkana yardım eder elbet, zira nefsini
en iyi bilen Allah’ı da bilmeye adaydır. Gazamız mübarek olsun.
Amin
YanıtlaSilAmin
YanıtlaSilAslında başkası için yaşadığını fark ediyor insan, oysa onarmaya çevremizden değil kendimizden başlamak en doğrusu galiba, gerçi onda da çok geç kaldık ama....Zararın neresinden dönersen kardır demişler büyüklerimiz. Kendini değiştirmekle başlamalı insan bence nede olsa insanların karakterleri farklı her karakterin kendine göre güzelliği ve olumsuzlukları var. O yüzdendir ki herkesi olduğu gibi kabul etmek lazım. Hayat kısa kimseyi değiştirmekle bize bahşedilen kısa ömrümüzü geçirmemek ve onu iyi değerlendirmek lazım. Kendinizi değiştirelim rahatlayalım, sağlıklı mutlu ve neşeli kalalım tabi ki başarabilirsek.
YanıtlaSil