İKİNCİ YOLCULUK

BİR SORU: Bizler hayatımız boyunca birtakım problemler ile yüz yüze geldik, bu problemlerin bazılarını halledebildik Geri kalanların çoğu travmaya neden oldu. Beyin bu travmaları neden tamir edemiyor. Her hatırladığımızda neden çocukluğumuza gidip o travmaları parça parça dağınık bir şekilde karşımıza çıkarıyor.? Sanki pazılın parçaları gibi bütününü bir türlü göstermiyor ki olayı çözebilelim neden?

Dediğiniz gibi hepimizin bazılarını çözdüğü bazılarında ise takılıp kaldığı ve bir türlü aşamadığı sorunları vardır. Az ya da çok bir acı, öfke ve korku geçmişimiz vardır. Sorunsuz travmasız bir hayat ancak bir hayalden ibarettir. Hayat beraberinde bizi rutinden çıkaran bir sürü iniş ve çıkış getirir. Çocukluk döneminde yaşadığımız travmaların ve “kapanmayan yara” olarak kaydedilmiş dosyaların bazıları yaşadığımız olaylarla ve kazandığımız tecrübe veya olgunlukla şifa bulurlar. Yaşadığımız sıkıntılar, yediğimiz darbeler, yolunda gitmeyen bir sürü şey bizi hayatın gerçekleriyle yüz yüze getirir. Toplumsal travmalar, kolektif acılar, akış içinde kabullenemediğimiz ya da savaş verdiğimiz hadiselerin ise her ne kadar üzerimizde ciddi etkileri olabilse de bunlar inceleme alanımızın dışındadır. Çünkü ikinci yolculuk bizim en derin, en az bildiğimiz ve en çok biz olan yönümüze, ölümsüz ruhumuz ve onun yönetiminde olan kalbimize odaklanır. Bizi kendimizin de bilmediği çok derinlere gömülmüş, bastırılmış mahremiyetlerle yüzleştirir. Çocukluk çağı ve sonrası bastırılmış duygularla yüzleşmek gerçek bir kahramanlık gerektirdiği için ancak tüm dikkat ve gücümüz bununla ilgili olarak kullanılırsa bir aşama kaydedilebilir. Bunun için içimizdeki yaralı çocuğa “sana söz seni onarmadan bu yolculuktan dönmeyeceğim, ne olursa olsun sürece güvenip korkmayacağım” demek gerekir. Eğer öfke patlamaları yaşayıp çevremizdekileri kırıyorsak, içimizde sık sık bilinmeyen bir sıkıntı yükseliveriyorsa, boğazımızı birileri sıkıyor gibi oluyor, midemize bir şeyler oturuyor, dünya daralıyorsa, yediğimizin içtiğimizin tadını alamıyor bir savaştaymış gibi yemek yiyor ya da daha çok lezzet peşinde koşuyorsak, tekrarlanan hareketlerimiz, döngüsel krizlerimiz varsa, rahatsız olmamıza ve istemememize rağmen kaçtığımız tehlikeli sığınaklarımız varsa geçmişle olan hesabımız bitmemiş demektir. Ayağımıza bir ağırlık bağlanmışçasına geçmiş bizi dibe doğru çekmektedir. Çocukluk anılarımızın kötü olanlarını hatırlamak, beynimizin ara ara bunları karşımıza çıkarması ikinci yolculuk açısından bizim işimize yaramaz. Bizim gerçek yarayı bulabilmemiz özellikle de 0-6 yaş arasındaki bastırılmış hislerimizi anlayabilmemiz ancak hissi hissetme yeteneği ile mümkün olur. Yani o zaman ne hissettiğinizi düşünmek değil, o yaştaki aşamadığımız, bastırılmaya neden olacak kadar yıpratıcı hissin bizzat kendisini ve sonraki tarihlerde ara ara tekrar eden olaylarla kendisini hayatımızda nasıl gösterdiğini bulmaktır. Eğer yüksek bir farkındalık sahibi değilsek hissi hissetmek üstelik çocukluk dönemindeki yaraların hislerini hissetmek mümkün olmaz. Hislerimizle temasa geçtiğimizde zihnimiz büyük bir direnç gösterip bizi kontrol duygusuna yöneltir. Zihnin gücünün azaltılarak ruhun ve kalbin güç kazanması bir şekilde kişinin ne yaptığının ne yaşadığının farkında olması ile mümkündür. Bunun adı uyanıştır. Kişi hangi gaflet hangi uyku düzeyindeyse ondan bir adım öteye geçmek için bir şey yaptığında uyanış için de bir adım atmış olur. Gerekirse son nefesini verene kadar insan uyanmak ve farkında olmak için elinden geleni yaparsa ona mutlaka kapılar açılır. Farkındalık tek bir yolla elde edilmez. Ama yolların hepsi aynı yere çıkar. Yapmacıklıktan uzak ve gerçek olan bize. Farkındalığa yaklaştıkça yapmacık olan ne varsa bizden uzaklaşacaktır. Eğer varsa bildiğimiz veya bilmediğimiz yapmacık, sahte tavırlarımız başta olmak üzere. Hayatımızdaki yapmacıklıkları biz bilmesek bile, bizden daha çok bilenler vardır. Bizim aynalarımız olan kişiler, özellikle de yakınlarımız. İkinci yolculuk bize hiçbir şeyi zorla yaptırmak veya kabullendirmek derdinde olmadığı için her zaman önce farkındalığa teşvik eder. Eğer pazılın parçalarını birleştirmek istiyorsak önce gerçekten hevesli bir şekilde kendini tanıma ve anlama yolculuğuna adım atmak gerekir. İçimizde yıllardır küsmüş kendi köşesine çekilmiş ve şefkat bekleyen bir çocuk varsa, bu çocukla yeniden bir bağlantı sağlamanın yolu en başta nazik ve şefkatli olmaktır. İçimizde ne kadar kaba, acımasız yargılar dağıtan hatta hödüğün önde gideni bir taraf varsa önce onun ehlileştirilmesi bunun için başkalarından aynaladığı birçok tavrı da unutması gerekir. Nezaket ve cesaret bu yolda büyük önem taşır. Bu kadar bahsetmişken biraz da farkındalıktan bahsedelim. Çünkü bu yolculukta en çok ihtiyacımız olan şey kendimizi robotize edilmekten kurtarmak ve farkında daha da farkında olmaktır.

 

Şimdi bu yazıları okurken ne yapıyorsunuz? Durun! Hayatta ne kadar iyi koşarsak koşalım, sağlam bir durma kabiliyetimiz yoksa, sağlam frenlere sahip değilsek sık sık bir yerlere toslamaktan başka bir çaremiz yoktur. Zihniniz neden duracakmışım ki dese de nefesinize odaklanıp kendinize bir bakın. Kendinizi durdurmak ve ne yaptığınıza ne hissettiğinize bakmak farkındalıktır. Kendinizi fark ederseniz hayatınızdaki birçok şeyi de fark etmeye başlarsınız. Eğer birazdan bu yazıyı okumayı bırakmak ya da yazılanları yapmamak isterseniz zihniniz farkındalığa karşı direnç gösteriyor demektir. Acaba bu yazıyı okurken hangi hisler var kalbinizde, karnınızda, göğsünüzde ve boğazınızda? Kalbinizin atış sesini duyabiliyor ya da attığını hissedebiliyor musunuz? Hangi kaslarınızı sıkıyorsunuz? Ayaklarınız ve bacaklarınız gergin mi? Bir masada oturuyorsanız ayaklarınızı masanın bir yerine dayayıp itiyor musunuz? Kaşlarınız gergin mi? Bulunduğunuz yerde bir esinti var mı? En uzaktan en yakına doğru hangi sesleri duyuyorsunuz? Eğer yazıyı bir cep telefonundan okuyorsanız elinizle onu gereğinden fazla sıkıp sıkmadığınıza bakın. Çevrenizde bir ağaç ya da çiçek var mı? Bir ağaca veya çiçeğe bakmaktan sıkılıyor musunuz? Bulunduğunuz yerde ilk defa fark ettiğiniz veya uzun süredir dikkat etmediğiniz bir şey bulun. Bu söylediklerimin hepsi sizin hakkınızda saatlerce konuşulacak kadar bilgi ve mesaj veriyor. Sizin kim olduğunuz konusunda başkaları özellikle yakınlarınız daha fazla şey biliyorsa sizden daha çok sizin farkınızda olmalarından dolayıdır. Aslında kendimizi incelediğimizden daha fazla inceleniriz. Yüzümüz ve mimiklerimiz çoğunlukla başkalarının   hafızasının bir yerlerinde saklı. İkinci yolculuk sık sık kendine dönüp ne yaptığının farkında olmayı gerektirir. Bu size bir yaşama enerjisi de kazandırabilir. Gereksiz yere sıktığınız bir sürü kası fark edip gevşetmek sizi günün ikinci yarısını yorgun geçirmekten korur. İkinci yolun yolcusu sık sık kendine dur! Deyip kısa bir süre olsa dahi ne yaptığına bakar. Gün içinde ne yaptığımıza, nasıl davrandığımıza, nasıl konuştuğumuza sadece gözlemci olarak bakmak ve en baştan ne yaparsak yapalım hepsini kabul etmek ufkumuzu genişletir. Kendimize kusur bulmayalım. Zaten bize yeterince kusur bulan birileri var. Eleştirmeyelim. Kendimizde kusur aramamız bu yolda hiçbir işimize yaramaz. Kendimizden nefret edip, kendimize gıcık olmayalım, sadece gözlemleyelim. Birini kusur bulmadan sadece gözlemlemeye ve dinlemeye kendimizden başlayalım. Eğer insanları gözlemleme amacımız kusur bulma ve eleştirme odaklıysa dediğim şey bize başta zor gelebilir. O zaman başkalarına karşı da kusur gözümüzü kapatalım. Açık tuttuk da ne işimize yaradı ki? Farkındalığı bol bir ömür ve farkındalıklı korkusuz bir ölüm için yolculuğa devam...

Yorumlar

  1. Merakla bekliyordum bunu. Bakalım nereye çıkacak bu yol. Canlar sıkılıyor

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle konuyu bu kadar ğüzel özetlediğiniz ve cevap yazdığınız için ilginize tesekkur ederim hocam.
    Hocam zaten gecçmişimizle halledemediğimiz bellekte bir sürü problem varken kendimizle sürekli hesaplaşîrken birde sürekli Gaslighting’e maruz kalmak kendimizi sürekli eksik hissettiriyor yaptığımız şeyin yanlış olduğunu düşündürüyor. "Yok sen çok alıngansın, senin problemin ne, yok sen hasta değilsin, senin ağrın psikolojik. Allahım ne biçim bir baskı bu la bi durun zaten ben kendimle çelişiyorum kendime kusur buluyorum sagol un birde siz üstüne üstlük bende bulduğunuz kusurlarla beni benden alıyorsunuz. Bir yerde okumuştum hiç bir psikoloji hastası antideprasan kullanıyormuş genelde onunla konuşanlar ve onun etkilediği kisiler kullaniyormuş buna kesinlikle katılıyorum. Ya artık Gaslighting uygulamaýın ben sizin kusurlarınıza gözümü kapatıyorum. Ama çözdüm hocam artık her olaya "hayırlisı" Allah nasip ederse" Allah şifanı versin""haklisın" kelimeleri ile çozüm buldum. Ne hikmetse sorun birden çozüldü artik kimse uzatmiyor irdelemiyor. Hani bazen düsünüyorum galesiz mi oldum ne yada hayatta tecrübe mi kazandım? Birde sanki içimdeki o çocuğu da öldürdüm galiba bellekten gelse de gecmiş o cucukta orda ölmüş ya da artık bellekte bed sektör oluştü HDD çizildi temizledim sanki....Allah razı olsun cevabın ve yardımların için. ALLAHA EMANET.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar